Çocuklar büyürken gelişim dönemlerine özgü ya da aile ve çevreden kaynaklı çeşitli sorunlarla karşılaşırlar. Problemlerle karşılaşıp üstesinden gelebilmeleri ve yeni duruma uyum sağlama çabaları ise çocukların kişilik gelişimlerine, psikososyal becerilerine, özgüvenlerine ve benlik saygılarına olumlu yönde katkı sağlar. Fakat çocuklar için bu sorunların çözümü, yetişkin bir bireyin becerilerini henüz kazanmadıklarından dolayı göründüğü kadar kolay değildir. Bu yüzden anne babanın desteği ve ilgisi çocuğun sorunlarını çözmesinde ve böylelikle belli becerileri kazanmasında büyük bir rol oynamaktadır.
Çocuklar, sorunlarla uygun baş etme yolları bulamadığında problemler giderek karmaşıklaşır ve çözümleri ileriki dönemlere ertelenir. Sorunların kendi gelişim döneminde aşılamadığı böyle durumlarda davranış bozuklukları ortaya çıkar. Davranış bozuklukları, çocuğun çeşitli ruhsal ve bedensel nedenlere bağlı iç çatışmalarını davranışlarına aktarmasıdır. Davranış problemlerinin altında çocuğun ihmal edilmesi, kabul görmemesi, psikosoyal ve fiziksel temel ihtiyaçlarının karşılanmaması, ebeveynin tutumu ve travmatik olaylar gibi daha birçok neden yatabilmektedir.
Çocukların güven, sevgi, bağlanma, anlaşılma, kabul gibi belli ihtiyaçları vardır ve bu ihtiyaçların biri ya da birkaçı karşılanmadığında çocuklar dikkat çekme, güç ya da yetersizlik gösterisi, intikam alma gibi farklı yollara başvurarak istenmeyen davranışları geliştirirler. Erken çocukluk döneminde en sık rastlanan davranış problemleri saldırganlık, yalan söyleme, izinsiz eşya alma, altını ıslatma, dışkı kaçırma, tikler, parmak emme, tırnak yeme, okul korkusu, sosyal uyumsuzluk, aşırı inatçılık ve karşı gelmedir.
Çocuklar, yeni şeylere uyum sağlama sürecinde problemli davranışlar gösterebilirler ve bu davranışlar aslında çocuğun ruhsal sağlığına zarar vermeyen geçici uyum bozuklukları olabilir. Bu yüzden çocuğun istenmeyen davranışını değerlendirirken, ailelerin göz önünde bulundurması gereken önemli kriterler vardır. Bunlardan ilki, davranışın gelişim dönemine özgü olup olmamasıdır. Meme emmeyi yeni bırakan bir çocuğun parmak emmesi, yeni duruma uyum sağlama çabası ve normal bir davranış olarak nitelendirilebilir. Bu davranışın ilkokul çağında görülmesi davranış bozukluğu olarak adlandırılabilir. Belli bir nedenden dolayı ortaya çıkan davranış, normal şartlarda bir müddet sonra ortadan kaybolur. İstenmeyen davranış süreklilik göstermeye başladıysa dikkatli olunmalıdır. Çocuğun, davranışı ne sıklıkla ve nerede yaptığı üzerinde durulması gereken önemli bir diğer noktadır. Ara sıra evde yaramazlık yapan bir çocuk, okulda gayet uyumluysa bu çocuğun olağan bir davranış sergilediği söylenebilir. Davranışın şiddeti de değerlendirme sürecinde dikkat edilmesi gereken unsurlardandır. Yoğunluğunda gözle görülür bir artış olduğunda durumun sorun boyutlarına ulaşmış olduğu düşünülebilir. Tüm bu kriterler değerlendirildiğinde, çocuğun davranışı bir problem teşkil ediyorsa aile kısa süre içerisinde bir uzmandan destek almalıdır.
Davranış problemleri sergileyen bir çocuğun ailesiyle olan ilişkisi bu süreçte önemli bir rol oynamaktadır. Bu yüzden ebeveynler çocuğa nasıl yaklaşmaları gerektiğini öğrenmelilerdir. Aile çocuğun kişiliğine, tercih ve kararlarına saygı gösterebilmelidir. Azarlamak, vurmak, eleştirmek gibi saygıyı zedeleyici davranışlarda bulunmaktan kaçınmalıdır. Koşulsuz sevgi ve kabul gösterilmeli, çocuğa hangi koşulda olursa olsun şiddet uygulanmamalıdır. Çocukla ilgilenilmeli, nitelikli zaman geçirilmelidir. Sadece olumsuz yanları değil olumlu yanları da fark edilerek, çocuğa bu hissettirilmelidir. Özgüven gelişimi desteklenmeli, çocuğa yaşına uygun sorumluluk vererek başarma duygusu yaşatılmalıdır. Çocuğun söyledikleri basit ve önemsiz görünse dahi ebeveynler, çocuklarını gerçekten dinleyerek anlamaya çalışmalılardır. Ebeveynler, çocuğun özelliklerine ve yaşına uygun beklentiler oluşturulmalı ve diğer çocuklarla kıyaslamamalıdır. Anne babalar, çocukta bazı davranış bozukluklarının ortaya çıkmaması için, çocuğa destekleyici bir model olabilmelidir. Söz verdiğinde tutmak, izin istemek gibi kazanılması beklenen davranışlar için önce ebeveynin çocuğa davranışlarıyla rol model olması gerekir. Anne babalar, sadece yanlış davranışın ne olduğunu söylemekle yetinmeyip doğru davranışın ne olduğunu açık, net basit bir cümleyle çocuğa anlatmalı, hemen akabinde doğrusunu davranışlarıyla çocuğa göstermelidirler.